2.09.2008

Ümit Özat

Üzücü olayın üzerinden bir kaç gün geçti fakat Ümit Özat hakkında bir kaç şey yazmazsak ayıp olur, vefasızlık olur görüşündeyim.

İlk duyduğumda Zenit - Manchester United maçını izliyordum, duyar duymaz yanımdaki kardeşime bakıp koca bir küfür patlattım. Fenerbahçe formasıyla çıktığı son maçta ağlarken bende Ümit'le beraber gözyaşı dökmüştüm. Doğru ya son yıllarda sahada kaç kişi vardı ki çubuklu için gözyaşı döken. Zaten sürekli Ümit Özat'a haksızlık yapıldığını düşünürdüm, üzerine bu olayla farklı bir bağlandım Ümit'e. Ataşehir'de karşılaşıp "Yolculuk Almanya mı?" diye sorduğumda Ümit Özat'ın oğlunun "Yaşasın Almanya'ya gidiyoruz" demesi gözümün önüne geldi. Bir yanda yeri çok farklı olan Ümit, öte yanda ufaklık. Televizyonda görüntüleri o sırada görmedim fakat gözümün önüne sürekli sahada hayatını kaybeden Foe geliyordu, kapkara adam, yeşil saha ve bembeyaz gözler. İnsan beyni işte, oyun oynuyor bana. Kafamda canlandırıyorum nasıl olur diyorum, kırmızı forma, Ümit ve bembeyaz gözler.

Korkuyorum, hemde çok. Gözü açık gitmek dedikleri bu olsa gerek... Allah kimseye sevdiklerinin ölümlerini göstermesin, gecinden versin deriz ama hayatın gerçekleri işte. Sonra haber geliyor dili dönmüş durumu daha iyi diyorlar. Oh be diyorum ama yine de kendimi alamıyorum. Ne feci bir durum diyorum, Ümit Özat böyle mi gündeme gelecektin diyorum. Ankaragücü maçındaki gözyaşları sonrası, Köln'e gitmesi dil öğrenmesi, spor akademisine devam etmesi ile ben onu hep başka yerlere yakıştırdım. Tabi vefanın olduğu, sevginin şekillendirilmediği bir kulupte en saf duygularımla belki bir gün yardımcı antrenör olur dedim. Fena mı olurdu?

Tabi biz uzaklarda, kendi iç dünyamızda bunları yaşarken karşı kıyıdan, rakipten geçmiş olsun mesajı gelirken vefasızlık örneğide Kadıköy'den gelmiş. Alıştık diyerek geçiyoruz. Sonra hatadan geri dönüyorlar ama anlayan anlıyor olayı.

Kaldı mı senden, benden başka çubuklu forma için ağlayan enayiler?

Hiç yorum yok: