31.10.2008

Nişanı ektin, düğünüde mi ekeceksin?

Cumartesi akşamı senelerdir adını duyduğumuz fakat yaş itibariyle gidemediğimiz Eskişehir deplasmanına konuk oluyor Fenerbahçe. Bu renklere gönül vermiş, tribünün tadını almış birisinin mutlaka bulunması gereken bir deplasman yani. Fakat şöyle bir engel var bu satırların yazarı için; kendisi maçın başlama saatinde kuzeninin düğününde bulunmak zorunda. Geçtiğimiz hafta maç saatleri açıklandığında Pazar 15:00'i görünce havalara uçan bünye, Bursaspor maçından sonra maçın tekrar Cumartesi 19:00'a alındığını öğrenince büyük hayal kırıklığına uğradı doğal olarak. Gerekli temaslarda bulunarak bir bahane ile düğün ekilmeye çalışıldı fakat nişanada maç bahanesiyle katılmayan bu insan evladı şimdi seve seve yarın akşam düğüne gitmek zorunda.

İstersen gelme diye zarf atan bir kuzen, aile meclisi, Fenerbahçe...

Beni bu seferlik mazur gör be Fenerbahçem diyerek, çubukluya güç, kuvvet, galibiyet, giden tüm arkadaşlara kazasız belasız iyi yolculuklar diyerek burada noktalayalım ve aşağıya o meşhur Eskişehir deplasmanından bir gazete küpürü koyalım.

29.10.2008

85

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun...



Sabah ilk iş olarak bloga koymamız gereken mesajı akşam giriyoruz.

Kupa Mesaisi

Son 20 dakikasına oturduğum yerden teşrif edebildiğim maçın sonucu 1-0 Fenerbahçe lehine. Ankaragücü taraftarının protestosu, Volkan Babacanın başarılı performansı, Tümer'in oynaması ve Kazım'ın kırmızı kartı dışında pek kayda değer birşeyde yokmuş anlaşılan.

Üç puan aldık, inşallah Mayıs ayında kupayıda alırız. Şu Türkiye Kupasının tek atraksiyonu zaten bizim kazanamamız üzerine kurulu olması, alında bitsin be kardeşim bu garip düzen.

28.10.2008

Koş Rambo koş

Cuma akşamı yağmurun altında Suadiye'de antreman yapan, Cumartesi gününü maça giderek geçiren ünlü atlet Rambo Okan Pazar sabahı yapılan Avrasya Maratonu'nu rekor derecesiyle tamamladı.

Haber burada...

Rambo Okan I
Rambo Okan II

Sansür kalkmış

Niye kapandı, niye açıldı, ikincisi ne zaman?

26.10.2008

...

Yasakları bir şekilde delip Youtube'a, Blogger'a veya mahkeme kararı ile engellenmiş diğer web sayfalarına girmek çözüm olmadığına göre, olayın yasakları aşabilmekten daha önemli olduğu şu günde artık efsanemaraton.blogspot.com'a devam etmenin de bir anlamı olduğunu düşünmüyorum.

Tepki mi, evet kendi çapımda tepki koyuyorum.

Bu lanet düzene, işlemeyen adalet sistemine, bu kararları aldırana, böyle abes şekilde uygulayana diye uzar bu liste...

Belki ilerleyen günlerde blogger.com'a uygulanan bu yasak kaldıralabilir, yeniden burada yazmaya devam edebilirim ama bunların hiçbiri bu rezaleti ortadan kaldırmaya yetmeyecektir. Ha kitap yakmışsın, ha günümüzde insanların fikirlerini günlük tutarak birbirleri ile paylaşma imkanını elinden almışsın, var mı arada bir fark?

"Hamdolsun" internet şimdilik çalışıyor diyerek 24.10.2008 tarihini kara bir leke olarak bloga not düşelim.

Bir kitap tavsiyesi : Ray Bradbury'den Fahrenheit 451

22.10.2008

Yapma Aziz Başkan...

"Leman dergisi, Erdoğan’a 4 bin YTL manevi tazminat ödeme kararının çıktığı günün ertesinde yine Erdoğan’lı bir kapakla piyasaya çıktı. Bu kez konu Ergenekon soruşturması."

Bizi ilgilendiren kısım ise Aziz Yıldırım'ın karikatüre dahil olması.

Güleriz ağlanacak halimize...


Kaynak : Ntvmsnbc

Unutulmasın

Şekip Mosturoğlu Arsenal maçından sonra basın toplantısı yapılacağını duyurmuştu geçtiğimiz hafta. Kayseri, Kocaeli, Arsenal maçları sonrasında bu karar karambole gelmesin Şekip Beyciğim. Bakın Bursa maçı var haftasonu açıklamanız gereken şeyler daha fazla artmasın.

Yorumsuz

Maç için yorum yok. Herşey ortada.

Fanatik'in manşeti üzerine konuşacak daha fazla şey var. Fotomontaj gibide olsa seviyesi yerlerde sürünen bu fotoğraf, rezil manşetler arasında yerini şimdiden aldı...

19.10.2008

Farklı Bir İnsan Modeli

"İnsan sosyal bir hayvandır" der Aristo. İyi kötü bizlerde sosyal hayvanlarız. Benim gibi futbolla yatıp kalkan bünyeler ile arkadaşlık kurduğum gibi sosyal hayatın bir parçası olarak futboldan anlamayan, nefret eden veya milli takım düzeyinde takip eden insanlar ile de iletişim içinde olabiliyorum. Tabi bu insanlar ile daha medeni olduğunu düşündüğüm sinema, kitap, karşı cins, hayat, siyaset, ticaret gibi konularla iletişim içinde olmak, olabilmek hem bana hem de karşı tarafa daha kolay bir hayat sağlıyor. Buraya kadar herşey normal gibi gözüküyor bana. Belki de olması gereken bu. Şimdi ben Sert diye nitelendirdiğimiz arkadaşımla sabahtan akşama kadar futbol konuşabilecek kapasiteye sahipken, ikinci grup olarak adlandırdığım sosyal hayatın parçası olan diğer grupla iki dakika futbol muhabbetine girmeye kalksam "holigan" damgası yiyorum. Aynı o kişinin benden "dantel" damgası yediği gibi... Kalkıp deplasmanda yaşanan bir olayı anlatsam kişinin bana korkan gözlerle bakacağı, ardından "deli" damgası yapıştıracağı kesin. Yaşanmış örneğide mevcut. Bunun çözümü bu kişilerle bu muhabbetlere hiç girmemek. Çiçekten, böcekten bahsetmek daha ilgi çekici olabiliyor.

Peki güzel kardeşim, sen adama çicekten böcekten bahsediyorsun, futbolun 'f' sini ağzına almıyor, kendi adına mutlu mesut yaşıyorsunda bu insan modelide hep böyle mi yaşıyor, yok mu bi atraksiyonu? Var efendim olmaz olur mu.

Bu değişik insan modeli hiç beklemediğin bir anda senin karşına çıkıp "dün akşam size fena geçirmişler, he he he" diyebiliyor. Doğru, önceki akşam Fenerbahçe veya tuttuğun takım beklenmedik bir mağlubiyet almış olabilir, sen bunun acısını içinde hissederken, karşındaki adamla alakasız konulardan konuşmak üzere hazırlanırken bu kişi çıkıp seni zayıf noktandan vuruyor. "Ulan" diyorsun, şimdi cevap vermeye kalksam karşımdaki benim kurduğum on cümlenin dokuzunu anlamayacak zaten, boşa konuşmuş olurum. Cevap vermesem içimde kalır, daha da üstüme gelir. İki ucu öyle bir değnek işte... Anlık tepki olarak ya savuşturma seçeneğine gidiyorsun ya da azimle oturup tane tane bu elemana maçı neden kaybettiğini anlatıyorsun.

Şimdi ben bunları neden yazdım? Hem de kazandığımız hafta...

Geçtiğimiz haftalarda çok doldum be dostlar...

Duygularıma esir oluyorum seni görünce

Duygularıma esir oluyorum seni görünce,
İnsan bin kere mi yanıyor bir kere sevince.

Bu mısralarla çıktık İzmit yoluna. Parola hep destek tam destek, gücümüz çubuklu formaydı. İstanbul’dan tam 14 otobüs insan tek bir aşkla bağlanmıştı Kanarya’ya, düşmüştü yollara. Mesafe kısaydı belki ama zorlu bir deplasmandı taraftar açısından. Lige yeni çıkmış bir takımın taraftarı olan “Hodri Meydan”a pek güven olmazdı. Ayrıca hafta boyu dolaşan “Aziz Yıldırım biletlere el koyacak, çeşitli tribün gruplarını stada sokup kavga çıkartacak” dedikoduları ayrı bir tedirginlik sebebiydi.

Saat 15:00 sularında salı pazarından tüm tribün grupları konvoy halinde yola çıktı. Stat girişindeki birkaç Kocaeli taraftarının tahrikleri dışında pek bir olay olmadı. Neyse ki hiçbir sıkıntı olmadan yerimizi aldık. Maç öncesi iki takımı da tribüne çağırarak büyüklüğümüzü gösterdik. İlk düdük çaldığında yine her zamanki gibi durmaksızın destek başladı. Yiğidin hakkı yiğide, Kocaeli taraftarı da gayet etkileyiciydi. Genel itibariyle dönüş yolundaki birkaç taşlama girişimini saymazsak sakin bir deplasman oldu. Bu seneki diğer deplasmanlardan tek farkı maç sonunda yüzümüzde galibiyetin sevinci vardı. İyi oynamamış olsak da kazanmak güzeldi. Kimsenin kafasında oynanan kötü oyun ya da başka bir şey yoktu. Hissedilen tek duygu uzun bir aradan sonra dönüş yoluna galip çıkabilmenin sevinciydi. Gece 00:00’da evimize girdiğimizde bile galibiyetin mutluluğu vardı.

Kendimizi kandırmaya gerek yok tabii ki. Takım hala düzelmiş değil. Oyuncular arasındaki iletişim kopukluğu halen üst düzeyde. Ancak bugün bu noktada Semih faktörü çok etkili oldu. Benim düşünceme göre ön libero oynayan bir Maldonado’dan daha fazla savunmaya katkısı oldu. Durması gereken yeri biliyordu. Hücum yönünü anlatmaya gerek yok. Son saniyelerin adamı olduğunu bir kez daha gösterdi. Bize Hırvatistan zaferindeki tadı bir kez daha yaşattı. Guiza’nın etkinliğini yüzde yüz arttırdığı da aşikar. Ali Bilgin’i sağ bekte beğeneceğimi hiç tahmin etmezdim. Takımda yer bulmak için nasıl çırpındığını gösterdi. Edu-Lugano ikilisi kötü günlerindeydi. Zaten o yüzden maç sıkıntıya girdi. Yoksa Kocaelispor takımı kapasitesi sınırlı bir takım. Düşmeye en büyük aday konumundalar bence. Zaten Yılmaz Hoca’da farkında olacak ki aşırı reaksiyon vermeye şimdiden başladı olaylara. Önümüzde Arsenal maçı var. Gerçekten şansa çok fazla ihtiyacımız var.

Her ne durumda olursak olalım, çubukluyu görünce duygularımıza esir oluyoruz. Belki bin kere yanıyoruz sevince ama bu aşktan vazgeçemiyoruz.
Eskişehir deplasmanında görüşmek üzere...

Deplasmanın bestesi…

Duygularıma esir oluyorum seni görünce,
İnsan bin kere mi yanıyor bir kere sevince.

SERT

Not: Otobüs sayısının 19 olduğunuda söyleyenler var, onu da not düşelim.

16.10.2008

Jes Högh


Bu adamı unutmak mümkün mü? Kendi adıma söylemem gerekirse belki de çubuklu forma içinde en beğendiğim futbolculardan biriydi Jes Högh(Jes Høgh böylede yazılıyormuş).

Fenerbahçe'ye 1995 yılında Aalborg'dan transfer olan Högh, Uche ile beraber Türk futbol tarihinde unutulmaz defanslardan birisini oluşturdu. Belki de en iyisini. Tabi bu uyumun temelinde Uche ve Högh'ün Brondby'de beraber oynamış olmalarınında etkisi vardı.

Högh Fenerbahçe'de oynarken kendi adına unutulmaz bir hatayada imza atmıştı. Hata ya da pozisyon gereği diyelim, hepimizin hatırladığı Uche'nin ayağının kırıldığı Beşiktaş maçında (1999) daha dakikalar 10 olmamışken kaleye giden topu elle kesmiş, penaltı yaptırmıştı. Daha maçın başında yalan olan Uche - Högh ikilisi, Uche'nin de ayağının kırılmasıyla anılardaki yerini alıyordu.
Fenerbahçe'den sonra kariyerine Chelsea'de devam eden Högh, 2001 senesinde futbola veda etti.

2007 senesinde beyin kanaması geçiren Högh'ün sağlık durumunda artık korkulacak birşey olmadığı söyleniyor.

15.10.2008

Neşet Yalçın Futbol Şubesine

Neşet Yalçın kötü gidişe dur demek için yönetim tarafından Futbol Şubesinin başına atanmış. En son Saadettin Saran tarafından yürütülen bu görev ondan sonra boş kalmıştı. Aslında boş değil direkt olarak Aziz Yıldırım'a geçmişti. Gazeteler güler yüzünden, sevecen olmasından, insan ilişkilerinde başarılı olmasından dem vurmuş bugün. Yönetimle takım arasında iyi bir köprü olabilir aslında.

Belki Neşet Yalçın başarılıda olabilir ama bu işleri Volkan Ballı idari menejer adı altında zaten yürütmüyor muydu? Geçtiğimiz günlerde Volkan Ballı ve Önder Özen'in istifa ettiği fakat kabul edilmediği yönünde haberler çıkmıştı basında. Doğru mu yanlış mı bilemeyiz fakat kulubün resmi sitesinden bu haber için yalanlama gelmedi. Şimdi insan ister istemez "gerçek mi" diye düşünmeden edemiyor. Acaba takım kötü gittiği için mi Neşet Yalçın göreve getiriliyor, yoksa Volkan Ballı'dan yarın öbür gün boşalacak görevin yerini doldurmak için mi?

İdari Menejer ile Futbol Şube Sorumlusunun görevi tabi ki aynı değil. Gerçi Futbol Şube Sorumlusu tam olarak ne yapar o da belli değil ya bizim kulüpte neyse... Fakat göreve getirilen Neşet Yalçın Aziz Yıldırım'ın birinci dereceden akrabası olunca ne denli sağlıklı bir göreve getirildiği de apaçık ortada.

Çözüm Neşet Yalçın mı? Bence hayır, yapılan bu hamle tamamen göz boyamak.

Neşet Yalçın'ın sonu da Saadetin Saran gibi mi olur? Bunun da cevabı hayır. Çünkü Büyük Dayı Faruk Yalçın kontenjanından yönetimde.

Bu da bonus olsun ; Süreyya Yalçın...

14.10.2008

Sevilla'da Fenerbahçe Taraftarı


4 Mart 2008
Sevilla - Fenerbahçe

13.10.2008

Kocaeli Deplasmanı

Tamamı antu.com forumlarından alıntı olan bu konuya daha önce Hayatım Fenerbahçe'de değinmişti. Duyuru niteliğinde buraya koyalım biz de.

"Cumartesi akşamı oynanacak olan Kocaelispor-Fenerbahçe maçına gitmek ve Fenerbahçe armasını orda da yanız bırakmamak için hazırlıklar yaparken kulağımıza çeşitli duyumlar geliyor.

İnanmak istemediğimiz bu duyumlara göre normal şartlarda sporda şiddet yasası gereğince maç günü İzmit İsmetpaşa Stadında satışa çıkması gereken maç biltleri topluca başkanımızın isteği doğrultusunda kulübümüze verileceği söyleniyor.

Yine bu duyumlara göre bu biletlerin geçen maç maraton üst e bloğa gelen‚Fenerbahçelilik´le alakası olmayan‚maça girerlerken bazılarında ekmek bıçakları yakalanan ve başkanımızı protesto edenleri susturmakla görevli olan mafya gruplarına verileceği söyleniyor.

Bunun benzeri bir olay geçtiğimiz yıllarda Bursa´da yaşanmış;kan dökülmüş ve Fenerbahçemiz ceza alma noktasına gelmişti.

Fenerbahçe taraftarları‚sevdalıları böyle olaylardan korkmaz‚takımlarını yanlız bırakmaz.Ancak Fenerbahçemizin ceza almaması ve suçsuz insanların zarar görmemesi için camiamızı uyarıyoruz.

Hem sporda şiddet yasasına‚hem Fenerbahçeliliğe‚hem de insanlığa aykırı bu hareketin gerçekleşmeyeceğine‚bu harekete girişilmeyeceğine inanmak istiyoruz.

Cumartesi akşamı Kocaeli´nde görüşmek üzere.. "

12.10.2008

Ankara Deplasman Öyküsü

Yine düşmüştük yollara, çubuklu uğruna. Cuma 03.00’da toplandık "Nazlı"da. O saatte hala açık olan esnaf anlayamadı nereye gittiğimizi. Milli maç var, lig tatil. Anlattık Cumhurbaşkanlığı kupalarına talibiz erkek ve bayan baskette diye. İki kupayı almaya gidiyoruz. Bayanlar maçının önemi çok daha büyüktü tabi. Rakip Galatasaray’dı çünkü. Ezeli rekabette hangi şube olursa olsun tansiyon had safhadadır. Bu duygularla bindik otobüsümüze.

Ankara'da hava gayet güzeldi. 14.00’daki bayan basketbol maçı için salona girerken biraz garip bir ortam vardı. Şimdi yanlış anlaşılmasın tabii ki şiddet fanatiği, insanların birbirlerini bıçaklayıp yaralamasını isteyen bir insan değilim ancak dünyanın en büyük derbilerinden biri olarak adlandırılan bu rekabetin taraflarının yan yana rahatlıkla dolaşabildiği bir ortam biraz şaşırttı açıkçası. Benim gibi romantik olan pek çok arkadaşım da aynı duyguları paylaşıyordu. Sonuçta tribündeki yerimizi aldık ve ilk düdükten son saniyeye kadar hiç susmadan bayanlarımıza destek verdik. Sonuçta kaybettik belki ama bilenler bilir; sahada takımınız kaybederken bile tribünde üstünlüğü bırakmamak gerçek taraftarların başarabileceği iştir.

Salondaki boşlukların ikinci maçta, erkek baskette Türk Telekom'a karşı tamamen dolması beni ayrı bir umutsuzluğa itti. Yıllardır dediğimiz Ankara deplasman sayılmaz klişesi yıkılıyordu sanırım. Maalesef oradaki taraftar profili de hızla stadımızda yaratılmaya çalışılan profile doğru ilerliyordu. Ne demek istediğimi şöyle daha iyi ifade edebilirim sanırım. Bizim için, İstanbul’dan gelen onca insan için öncelik hangi disiplin olursa olsun Galatasaray'a karşı olan maç iken, Ankara seyircisi maç seçmişti. Sonuçta ikisini de kaybettik. İki kupa da avuçlarımızın içinden kayıp gitti. Bu sene bir deplasmandan daha elimiz boş dönüyorduk.

Son sözlerimi takımlarımıza ayırmak istiyorum. Bayan basketbol takımımız Pondexter kaybıyla gayet düz bir takıma dönüşmüş. Maçın her dakikasında, her pozisyonda üstün bir rakip vardı karşımızda. Ancak şuna ayrıca dikkat çekiyorum. Bizim takımımızda yetişip parlayan kızlarımız hangi sebeplerle ezeli rakiplerimize bu kadar kolay gidebiliyorlar? Dünkü maçın yıldızları tartışmasız Yasemin ile Esra idi. Erkeklere gelince onların nasıl kaybettiğini biz bile anlamadık. Büyük ihtimal sesimiz kısılmasına rağmen bağırırken kaçırdığımız noktalar oldu. Maç boyunca üstün görünmemize rağmen skor olarak bir türlü darbe indiremedik. Burada da sanırım Serkan Erdoğan faktörü ortaya çıktı. Ancak bu sene tüm şubelerde en umut veren takımımızın Erkek Basketbol olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bir nevi camia içinde kötünün iyisi.

İşte Ankara hikâyesi böyleydi. Aşkınla olduk belki derbeder ama Fenerbahçeli olmanın gururu bizlere her zaman yeter.

SERT

Yeni Transfer : SERT

Garip ve Rapaic atıyor dört oluyor yazılarının sahibi, derleyeni SERT diye anlandırılan kişi, düzenli olarak yazacağı yazılar ile bizimle beraber olmaya söz verdi.

Hoşgeldin diyoruz kendisine.

Garip

Sezonun ilk gününden beri olan garip olaylar zinciri artık sadece bana değil, herkese garip gelmeye başladı. Bir olgu tüm insanlara garip gelmeye başlıyorsa, insanlar anladıklarını sanıp savundukları bir konuyu iki gün sonra tam ters şekilde anladıklarını farkediyorsa, o zaman politalarda ciddi bir sıkıntı var demektir.

Aziz Yıldırım'ın tribün politikasını hepimiz dogru anladığımızı sanıyorduk. Genc Fenerbahçelileri bitirmekti en kısa haliyle. Ancak Kayseri maçında Migros Tribünün tepesinden sarkıtılan pankartta yazanlar herkesin kafasını karıştırdı. Genç Fenerbahçelileri ise gülümsetti. Ne yazıyordu? "Bilmeyenler öğrensin, Fenerbahçe'de padişahlık olmaz. Fenerbahçe, Cumhuriyettir. Gerçek Genç Fenerbahçeliler..." Şimdi Genç Fenerbahçeliler ya da onlar kadar neyin ne oldugunu bilenler dışında herkes Aziz Yıldırım'ın politikasını değiştirdiğini zannettiler. Zira pankart çok açık bir şekilde Genç Fenerbahçelilerin şiddetle savunduğu bir noktaya vurgu yapıyordu. Bu devirde kimse sultan değil padişah değildi. Bir de altına koca harflerle Gerçek Genç Fenerbahçeliler yazılması ayrı bir güzellikti bence. Böylece sanki Aziz Yıldırım GFB'nin aylardır boğuştuğu, kendi içindeki yetersiz Fenerbahçeli insanların yaptıkları saçma sağan icraatlerin yükümlülüğünden otomatik olarak muaf kalmalarını sağlıyordu. "Asıl" Genç Fenerlilerin savunduğu fikri koca koca harflerle kendi isimleriyle tribünün en güzel yerine çiviliyordu.

Şimdi düşünüldüğü gibi Aziz Yıldırım politikasını mı değiştirdi. Tabii ki hayır. Bir sonraki Arsenal maçında yine binlerce güvenlik olacak. Yine bedelsiz bilet verilen insanlar tribünde kol gezecek. Peki ne oldu şimdi? Bende anlamadım işte. Dedim ya. Garip.

SERT

Fotoğraf hayatimfenerbahce.com'dan alıntıdır.

Olmadı

İstanbul'a iki kupayla dönebileceğimiz bir akşamda elimiz boş döndük ne yazık ki. Eksikler, yeni transferler derken sağlık olsun diyoruz.

Unutmadan; Caferağa'da yürüyerek yanımızdan salona giren sarı-kırmızılı bayan basketbolculara inat yaşasın otobüs taşlama kültürü...

10.10.2008

İki kupa


Önce bayan basketbol takımı Galatasaray ile, ardından Erkek Basketbol takımı ise Telekom ile kupa mücadelesine çıkıyor yarın Ankara'da.

Çok zor geçen şu günlerde, dertleri unutturmayacak olsa da iki kupa ilaç gibi gelecektir herkese.

Tabi işin tribün, taraftar boyutunu, ne gibi şeyler yaşanabileceğini hep beraber göreceğiz.

Çubuklu için...

9.10.2008

Yusuf Şimşek


'Gerçek işimi 30'umdan sonra anladım'

8.10.2008

Kongresel hareketler

Ege Fenerbahçe Dernekleri Birliği, Fenerbahçeli Boksörler, Fenerbahçe Kürekçiler Grubu, Fenerbahçe Yelken Şubesi, Yüksek Divan Genel Kurulu Başkanlık Divanı ve Amatör Şubeler Kayserispor maçından sonra yayınladıkları bildiriler ile Aziz Yıldırım'a destek veriyor.

Bu listenin içinden Amatör Şubelerin, Yelkencilerin ve Kürekçilerin böyle bir deklerasyon, bildiri olayına girmeleri kadar saçma birşey yok. Eğer Fenerbahçeli Boksörler (Mackolik'in karşısında derneği bulunan) dernek olarak açıklama yaptılarsa tamam, buna diyebilecek birşeyim yok, fakat şube olarak böyle bir karar aldılarsa onlarada koca bir yuh. Yanlış anlaşılmasın, yuh dediğim olay Aziz Yıldırım'a destek olmaları veya yazılarında anlatıkları gibi amatör branşlara verilen destekler için değil, kulübün içinde bulundukları konum ile böyle bir harekete girişmeleri. Sonuçta hepsi kulübe bağlı amatör sporcular, bu işten ekmek yiyorlar ve altyapı hocaları ise Fenerbahçeli olmanın dışında aynı zamanda birer çalışan.

Şimdi futbol takımı, basketbol takımı yarın böyle bir açıklama yapmaz ise bunun anlamı başkana destek olmuyor mu demektir veya Fenerbahçe Koleji Müdürü böyle bir bildiriye imza atmaz ise? Değildir tabi. Ama böyle de saçmalık olmaz...

Yüksek Divan Kurulu ve Ege Fenerbahçeliler Derneği'ni bu olayın dışında tutmak gerekiyor. Onları bağımsız oluşumlar diye tanımlamak daha doğru olur. Birisi 25 yılını doldurmuş kongre üyelerinden oluşuyor, öteki ise taraftarlardan oluşuyor.

Önce tribün grupları ile girilen gereksiz tartışmalar, futbol takımının kötü gitmesi, Fenerium Alt'tan protesto olarak alkış alması ve şimdi de kendini destekleme, destekletme çabaları.

Kongresel hareketler gibi geliyor bunlar nedense bana. Devamında Develi'de yemekler de verilir mi acaba?

7.10.2008

Kadıköy 2001

Fenerbahçe Rakısı


Maçtan önce içtik biz
Fenerbahçe rakısı
Yoksa nasıl çıkacak
Josico'nun parası

(Bileklik nereden çıktı melodisi ile)

Rapaiç atıyor dört oluyor

Yer Şükrü Saraçoğlu Stadı. Tarih 21 Nisan 2001. Ve rakip de Gaziantepspor. Maçın ilk yarı skoru Fenerbahçe 0 Gaziantepspor 3. Bir anlamda Fenerbahçe’nin şampiyonluk maçıydı bu. Hep birlikte izliyoruz…

21 Nisan 2001’di tarih. Fenerbahçe Gaziantepspor’u yenerse eğer, şampiyonluk yolunda büyük avantaj elde edecekti. Ya Gaziantepsor yenerse. Tarih değişecekti belkide. Gaziantespor tarihindeki ilk şampiyonluğuna çok ama çok yaklaşacaktı… İşte böyle bir maçtı bu. Son derece önemli. Ama tribünde garip şeyler oluyordu. Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda böyle olaylar daha önce yoktu. Maraton tribünün ortasında yer alan grup, liderleri polis tarafından gözaltına alınmış, buna tepkileri çoktu… Tepkilerini protestoyla gösterdiler . İlk 30 dakika çıt çıkmayacaktı tribünden. Çıkarmak isteyenleri de engellediler… Yer Şükrü Saraçoğlu Stadı. Fenerbahçe için sezonun en önemli maçı. Ses yok seda yok. Sahadakiler şaşkındı. Gaziantepspor maça hızlı başlayıp da golleri peşpeşe sıralayınca herkes dondu kaldı…

“…Hasan Özer tek top oynadı, Hakan Bayraktar ceza alanına GİRDİ. KALECİYLE KARŞI KARŞIYA. VURUŞU, VE GOOOL… Ve goll. Karşılaşmanın 18. dakikasında Hakan Bayraktar’la öne geçiyor Gaziantepspor…”

“…şimdi Fatih bir atak daha… Fatih… Kalabalık geldi Gaziantepspor.. Arka direğe doğru KAFAAA… Top ağlarda mı eveet… GOOL.. Erhan Albayrak. Fark ikiye çıkıyor…”

“…karşılaşma sonrası gelecek ekrana. Fatih… Yerden VURUŞ... Seken top.. Hasan Özer… RÜŞTÜÜ… VE GOOL…3 oldu… Hasan Özer attı 3 oldu… Gaziantep Kadıköy’de 3 farklı öne geçiyor…”

Fenerbahçe 4 yıldır hasretti şampiyonluğa. Böyle giderse göz göre uçacaktı şampiyonluk yine. Sessiz çoğunluk buna isyan etti devre arasında. Protestocu gruba sesini yükselterek karşı geldi. Fırtına öncesi gibiydi ortam. İkinci yarıda neler olacağı belliydi sanki… Sahaya çıktıklarında bir uğultu koptu tribünden. 3-0’dı durum ama takımlarını çağırdılar ve avazları çıktığı kadar bağırdılar…

“BURAYA BURAYA FENERBAHÇE BURAYA
BURAYA BURAYA FENERBAHÇE BURAYA”

“BİZLER İNANDIK SİZDE İNANIN
BİZLER İNANDIK SİZDE İNANIN”

“Biz inandık sizde inanın” çağrısına karşılık vermekte gecikmedi sahadakiler. Onlar da inanmıştı demek ki…

“Rapaijc… Ramazan’ın müdahalesi. Serbest vuruş hemen kullanıldı… REVİVOO VE GOOOL… Revivo ve gool. 63. dakika. Revivo’yla farkı 2’ye indiriyor Fenerbahçe. Dakika 63… Revivo.. Haim Revivo. Ve Fenerbahçe şimdi farkı 2’ye indirdi…

“…oldukça hızlı bir top.. Çıkmadan çevirdi Anderson… Abdullah… (“KANARYA KANARYA SALDIR SALDIR KANARYA”)… Mert Meriç.. Revivo… HATA VAR.. GOL POSİZYONU VAR… VURUYOR VE GOOOL…RAPAIJC ve gool.. Şimdi fark 1’e iniyor. Dakika 68.. Gaziantepspor savunmasında büyük hata… Rapaijc ve gol.. 68. dakika... Rapaijc ile şimdi skoru 2-3 yapıyor Fenerbahçe...”

“… Fenerbahçeli futbolcular var. Yakın direkt orta. Savunma karşıladı… Lazetiç.. Göğsüyle kontrol… Pası Yusuf… Yusuf….Solda Rapaijc… Anderson ceza alanı içinde. Rapaijc orta pozisyonu arıyor... Orta. Ceza alanı içine. VURUŞ VE GOOOL.. UCHE VE GOOL… Uche ve goll. Şimdi skor 3-3.. Karşılaşmada 75. dakika. Uche ve skorda denge var. Fenerbahçe 3 Gaziantepspor 3. İşte Fenerbahçe tribünleri… Mustafa Denizli sevinç içinde.. Fenerbahçe tribünleri sevinç içinde… İşte yüzyıllarca torunlarınıza anlatılacak bir maç sevgili seyirciler…”

“… Batista… Batista yerde. Oyun devam ediyor.. Murat Ilgaz devam dedi.. Rapaijc, Rapaijc… Birer birer sıyrıldı rakiplerinden… Rapaijc.. Rapaijc.. Rapaijc geçecek mi?… Rapaijc… AŞIRTMA BİR VURUŞ… GOOOOOOL… RAPAIJC ATIYOR 4 OLUYOOOR… Rapaijc atıyor 4 oluyor. Muhteşem bir karşılaşma… Karşılaşmada 81. dakika… Rapaijc ve Fenerbahçe 3-0’lık yenilgiden 4-3’lük galibiyete yükseliyoor… (“BURASI KADIKÖY BURDAN ÇIKIŞ YOK, BURASI KADIKÖY BURDAN ÇIKIŞ YOK”)”

Noktayı Rapaijc koyunca yer yerinde oynuyordu artık Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda. Sarsıntı Fenerbahçe’den Kadıköy’e oradan İstanbul’a ve Türkiye’ye yayıldı.. Şampiyonluğa çeyrek kalmıştı. Kutlamalar işte o gün başlamıştı…

“BU GECE BARDA GÖNLÜM HOVARDA ÇALSIN SAZLAR OYNASIN KIZLAAAR”

“LAY LAY LAY LAY LAY LAY LAA LALAY LALALAY LAY LAY LAY ”

“YAŞAAA FENERBAHÇEEE”


Konuk Yazar : SERT

6.10.2008

Gecenin içinden

Kiev maci gecmis, mactan sonra istifa diye bagirilmis, gecen zamanda GFB zehir zemberek bir yazi yayinlamis, kulup buna aciklama getirmis mis mis mis...

Bunlarin ustune birde Kayseri maci oncesi semtlerde, derneklerde bedava bilet dagitildigi dedikodusu almis basini yurumus. Mactan once gundem boyleydi. Biz macta ne olur ne biter diye dusunurken Kalamis parkinda dedikodular gercege donuyordu. Tomar tomar biletler alakasiz kisilere dagitiliyor, icerde soylenecek besteler ogretiliyordu. Maraton ustun girisinde Fenerbahce ile alakasi olmayan kisiler turnikelerde teror estiriyor, adi guvenlik olan ayilar ise olaylari izlemekle yetiniyor, sikayet edince polise yonlendiriyordu. Ayni sekilde polislerde guvenliklere... Olan masumlara oluyordu.

Icerde ise pankart yasagi kalkmis sadece hep destek tam destek pankartlari yerini almisti. Pankartlarin krali ise migros ustune catiya asilmis olan Gercek Genc Fenerbahceliler imzali Fenerbahce padisahliklik degil cumhuriyettir pankartiydi. Maraton ust e blokta bagirmaya calisan ilginc grup ise F blokta bulunan GFB'ye surekli olarak sasirma sabrimizi tasirma, uyuma takimina sahip cik, Aziz Yildirim diye satasip duruyordu. Bu kadar ilgincligin arasinda sahada Kayseri'de bize 4 tane geciriyordu. Mactan sonra Maraton Fenerium onunde parali askerleri beklerken karsimiza yine polis cikiyor o bildik muameleyi yapiyordu taraftara. 70'te stadi terkedenler, pankartlar, parali askerler derken liderle puan farki 10'a cikiyordu.

Aydinspor maci, 90'lar, kongre...

Geceden notlar boyle efendim. Bu sene sampiyon Anadolu'dan cikar mi acaba?