4.05.2009

İnönü Deplasmanı


Yağmurlu geçen iki günden sonra Pazar günü güneşli bir sabahla uyandık. Kahvaltıydı, gazeteydi, keyif yapalım derken az kalsın Lefter'in anısına yapılan heykelin açılışını kaçırıyorduk. Anlatılan hoş anılar eşliğinde oldukça güzel bir açılıştı. Açılışın ortasında gelen AEK imzalı çelenk ise gerçekten anlamlıydı.

Kızıltoprak'ta toplanıp oldukça kalabalık bir şekilde trenle Haydarpaşa'ya geçiş ise bu deplasmanı unutulmaz kılacak olaylardan biri oldu. Haydarpaşa'da inildiği zaman eminim herkes kendini ya İtalya'da Napoli taraftarı gibi ya da Green Street Hooligans filminde bir karakter gibi hissetmiştir. Benim tercihim Roma'ya giden Napoli taraftarından yana oldu. Oldukça sağlam bir tayfa ve bir şekilde her sene delinen valiliğin "toplu gitmek yasak" kuralı. Trenin devamı ise yine motordu. Bu sefer farklı olarak Kabataş'tan stada toplu yürüyüşte oldu.

Daha önce İnönü'ye ne bu kadar rahat gitmiş ne de içeri bu kadar rahat girmiştim. Belki sıranın önlerinde olmamızında etkisi var fakat herşey beklenenden kolay gerçekleşiyordu. İçerde bulunan taraftarın çoğuda maçı izlemeye değil bağırmaya gelen adamlardı. Yani en öne panel çekseniz kimsenin umrunda olmazdı. Maçtan önce sağlam girilen birkaç beste maçın daha da güzel geçeceğinin adeta habercisiydi.

Sahada ortaya konan mücadele, maçtan önce ben ve benim gibi düşünen çoğu kişiyi yanıltıyordu. Yanıldığım için hiç bu kadar mutlu olmamıştım desem abartmış olmam heralde. Ne de olsa İzmir'e dedikodular eşliğinde değil başımız dik gidiyoruz. Kupayı alırsak hasrete son veriyoruz, alamazsak ise kupayı alamadığımız yıllar hanesine bir ekleriz olur biter.


Tribün performansı nasıl acaba sorusuna "Çok sağlam, aynen devam" mesajları cevap oluyordu. Tamamdı işte; güzel başlayan günümüz, güzel skor ve güzel tribünle devam ediyordu. İkinci golüde bulduğumuz anda makara başlayabilirdi. Nitekim o golüde bulduk bulmasına fakat Beşiktaş farkı kısa süre sonra bire indirince bizim yaptığımız ağır dozajdaki makara bir an bize ters tepicek diye korkmadımda değil. Neyseki korktuğum olmadı ve milletin stresden bağıramadığı dakikaları çabuk atlattık. Sonlara doğru Beşiktaş'ın umutları artık iyice azalınca sazı eline alma sırası yine bizdeydi. Gecenin hiti "Şampiyon nah olursun Beşiktaş'ım bu sene" eşliğinde Kadıköy'ün yoluna tutma vakti gelmişti.

Efsane Vapur hadisesi vardı bundan bir iki sezon önce. Belki iddialı olsaydık dönüşümüz yine aynı şekilde olabilirdi ama bu sefer vapur yolculuğunu özel kılan başka bir durum vardı.

Vapur Haydarpaşa açıklarında, polislerden biri arka taraftaki balkon kısmına girmiş, millet delice bağırırken "susun, hop, bağırmayın ulan" diye kendini yırtıyor. Önce ne oluyor falan derken "beyler bir dakika" şeklinde söz alıyor ve başlıyor sarı lacivert çektirmeye. Tabi herkes önce dumur ondan sonra başlıyor lacivert diye haykırmaya. Artık içinden mi geldi ya da emniyet halka ilişkelere özen mi gösteriyor bilinmez ama hoş bir anı olarak yerini aldı.

BEŞİKTAŞ-FENERBAHÇE: 1-2

Hakemler: Yunus Yıldırım, Serkan Gençerler, Volkan Narinç
Beşiktaş: Rüştü, Ekrem, İbrahim Toraman, Gökhan Zan (46 Cisse), İbrahim Üzülmez, Holosko, Sivok, Ernst (71 Serdar Özkan), Tello, Delgado (46 Yusuf), Bobo
Fenerbahçe: Volkan Demirel, Ali, Gökhan Gönül, Yasin, Roberto Carlos, Deivid (87 Gökhan Emreciksin), Emre (56 Deniz), Selçuk, Uğur, Semih (65 Kazım), Güiza
Goller: Holosko (64); Güiza (33), Semih (54)
Sarı Kartlar: Gökhan Zan; Roberto Carlos

1 yorum:

Adsız dedi ki...

trene binmek icin kosustururken altindan gectigimiz tuneller bana direk green street hooligansi hatirlatti. Ayrica onumuze set cekseler 2. golden onceki muhtesem paslasmayi nasil gorecektik :) maca girerken giseden hala bilet satildigini gormekde uzucu bir detaydi..


Boobie