11.12.2008

Asabiyet İstiyorum

Kazanmaktan başka çaresi olmayan ama kazanmaya da mecali olmayan bir takım vardı sahada. O çubuklu formanın herkese nasip olmadığının farkında olan sadece tribündeki veya ekran başındaki parasını verip formayı sırtına geçiren taraftardı. Son dakikaya kadar (parmaklarını)ısıran, (tabureyi) tekmeleyen, (duvarı) tırmalayan, (arkadaşının ayağına) basan yine taraftardı. Hadi forma aşkını, gururunu geçtim. Avrupa'ya, yani paraya, vitrine, prestije veda ediyorsun; hiç mi sinirlenmezsin? Soğuk ruhu bu kadar donduruyormuş meğer.

Yenilmeyi bilmek diye bir tabir vardır futbolda. Elinden gelenin en iyisini yapıp kaybetmektir daha Türkçesi. Tribüncede ise şu tezahürat verir aynı anlamı: "Yenilsen bile maçın sonunda sırılsıklam olsun o forma". Yaşım gereği çok eskiye gidemiyorum. Ama yakın tarihten kulağımda kalan çok önemli bir söz var. Şu an sevilip sevilmediği tartışmaya açık Tuncay Şanlı'ya ait olan söz şu: "Maçta hiçbir şey yapmıyorsam koşarım". Bu duyguya sahip kaç oyuncu vardı sahada?

Maçın ilk kartını 80. dakikada görüyoruz. Gören oyuncu kim? İlhan Parlak. Yorumsuz.
Yani eskiden altyapılarda top oynamış biri olarak biraz amatörce şunu söylüyorum. O dakikaya kadar hiçbir şey yapamadıysam gider koşarım. Pozisyon gereği (!) adama çift dalarım. Göreceğim kartında sinirlerimin üzerinden aldıklarıyla rahatlarım. Tabi soğuktan sinirlerim donmadıysa. Bu kadar profesyonellik fazla. Biraz amatör olmak lazım. Orta sahanın göbeğinde oynayan adamın faul yapacak kadar bile kapasitesi yok, o da ayrı bir olay. Ben şu formanın nasip olduğu Maldonado isimli oyuncuyu görünce kararımı verdim. Futbola yeniden başlıyorum. Hedefim bir gün Fenerbahçe forması giymek (!) .

Her şeyin hayırlısına inandık sene başından beri. Belki de hayırlısı olmuştur diyelim lige dönelim. Yüreğimizdeki acıyı içimize gömelim. Sağlıcakla...

SERT

Hiç yorum yok: