31.01.2009

Best Of Kadıköy

Bir giriş yapmam gerekirse, müzik ruhun gıdasıdır diye başlamalı bu yazı. Herkesin bir tarzı, sevdiği şarkıları, sanatçıları vardır. Birisi sana “kardeş sen ne dinlersin” diye sorduğu zaman, hoşuma giden her şeyi dinlerim diye cevap verirsen kişiliksiz damgası yemen muhtemeldir. İşte bu yazıda o kişiliksiz tarafından yazılmıştır. Zaten olsa ne fark eder ki, konumuz Kadıköy’de dinleyipte mest olduğumuz şarkılar.


Fenerbahçe Marşı : Kuşkusuz herkesin gönlünde yeri ayrıdır. Viva Espana tartışmalarına hiç girmeden sadece takım sahaya çıkarken “Yaşa Fenerbahçe” kısmında sesin kısılması ve bu kısmı taraftarın haykırması ile farklıdır, öylede devam edecektir.

100. Yıl Marşı : Kıraç’ın besteledeği bu marşı nedense hiç sevemedim fakat milletin çok sevdiği kesin. 100. Yıl’a özel olarak hazırlanan diğer marşlar arasında en adam akıllısı buydu. 100. Yıl boyunca her yerde çalması gerekiyordu nitekim öyle de oldu ama hala çalmaya devam ediyor, çözemiyorum olayı.

Athena- Holigan : İşte budur diyebileceğimiz bir stadyum, maç, futbol şarkısı. Artık nasıl derseniz. Diğer stadyumlarda da söyleniyor olması lazım ama Fenerbahçeli olan Athena’nın bu şarkısı çok güzeldir, bir numaradır. Bir notta kendimden ekleyim, “Yensen yenilsen kalbim hep senle” kısmını senelerce “yarsen” olarak anlamış ve söylemiş olduğumu itiraf etmeliyim.(yarsen ne ulan :) )

Haluk Levent – Sevmek İsterdim : Şarkı güzeldi, sevip kavuşamayan bir genci anlatıyordu fakat şarkıyı bizim için daha anlamlı kılan sevenler ağlarmış demek yerine “cimbombom ibneymiş” diye haykırmamızdı. Uzun zamandır Kadıköy’de yankılanmıyor ya da bana denk gelmiyor.

Ciguli – Çalgıcı Karısı Binnaz : Yine şarkının belli bir yerde kesilmesi sureti ile direkt Galatasaray’a giydirilen bir parça. Genellikle Haluk Levent’ten sonra çalardı, hızını alamayan taraftar kahkahalar eşliğinde Galatasaray’a giydirmeye devam ederdi. Ciguli zaten başlı başına incelenmesi gereken bir arkadaş. Binnaz şarkısına çektği klibi hala gözümün önüne geliyor. 150 kilolouk bir abla, minnacık Ciguli ve kovalama sahnesi. Bu şarkıda ise Çalgıcı karısı Cimbom, Esnaf karısı Cimbom, Kumarcı karısı Cimbom diye devam ederdi, hoş bir anıydı.

Ercan Saatçi –1907 Marşı (Çünkü Fenerbahçeliyiz): Halen çalmakta olan, gol sonrası diye bilinen Çünkü Fenerbahçeliyiz. Şarkının sonu olan sarı lacivert rengimiz, Fenerbahçe her şeyimiz, hiçbirşeye değişmeyiz kısmı zaten yeterlidir. Daha fazlasını aramadan haykırmak gerekir, telefon melodisi olarak idealdir.

Mihriban : Stadyumda çalmasada başlı başına efsanedir, KFY işidir. 2004 Denizli deplasmanı öncesi Pamukkale'de çekilen video ile yerini sağlamlaştırmıştır. Samsun deplasmanında söylenenide plasedir.



Mutlaka unuttuğumuz, atladığımız, bilmediklerimiz vardır. Onlarıda yorum kısmına sizden bekliyoruz.

30.01.2009

Deli Bir Ablamız

...Katie Smith

Kendisini izleme şerefine Salı akşamı Caferağa'da Lotos maçında eriştim. Şerefine diyorum çünkü gerçekten büyük basketbolcuymuş bu ablamız. Transfer olduğu zaman çıkan haberlere bakınca biraz şişiriyoruz gibi gelmişti fakat fena halde yanılmışız.

Lafın özü şudur; gidin bu ablamızı izleyin, izlettirin.

29.01.2009

Bravo Yönetim

Yönetimin yaptığı yanlışlara kızdığımız gibi doğrularınıda takdir etmek gerekir. Ne var ne yok diye girdiğim resmi sitede Kepez maçı ilköğretim ve lise öğrencilerine ücretsiz haberini görünce şaşırdım. Ne yalan söyleyim bizim kulübün mentalitesi, taraftara bakış açısı belliyken böyle bir uygulama çok şaşırttı, aynı zamanda mutlu etti.

Bu uygulama atılan bir adımdır diyerek aynı uygulamanın Kadıköy'de de hayata geçirilmesini temenni ederek noktalayalım.

Gökhan Emreciksin

Fener'e hoşgeldin,
Gökhan Emreciksin,
Galatasaray'ı,
Sende ***eceksin

Boş yere Kadıköy'e Gelenler


Kadıköy'e aynı sezon içinde üç defa gelip üç defa eli boş dönmek...

FENERBAHÇE: 1 - BURSASPOR: 0
Stat: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu
Hakemler: Mustafa Kamil Abitoğlu, Tarık Ongun, Volkan Narinç
Fenerbahçe: Volkan Babacan xx, Gökhan Gönül xxx, Önder xx, Lugano xx, Roberto Carlos xx, Kazım xx (Dk. 71 Gökhan Emreciksin x), Selçuk xx (Dk. 65 Deniz x), Emre xx, Vederson xx, Deivid xxx, Semih xx (Dk. 78 Güiza x)
Bursaspor: Ivankov xx, Ali xx, Ömer xx, Tuna xx, Mustafa Keçeli xx, Volkan xx, Mustafa Sarp xx, Kirita xx (Dk. 80 Bekir Ozan x), Romaschenko x (Dk. 75 Eren x), Halil x (Dk. 46 Gökhan Güleç x), Sercan x
Gol: Dk. 44 Deivid (Fenerbahçe)
Sarı kart: Dk. 89 Lugano (Fenerbahçe)

28.01.2009

CSKA'lı Zico


27.01.2009

Yasak

26.01.2009

Mahkeme Kararı Varmış Kime Ne



Dün akşam maraton üst tribün girişi


Link

25.01.2009

Hepimize Yazıklar Olsun

-Taraftarı bölene, başına özel güvenlik getirene, haksız yere ceza dağıtana,

-Haklı olduğu halde tribünü,tribüncülüğü,kendisini net bir şekilde ifade edemeyen bizlere,

-Bizleri anlamak için çaba sarfetmeyip sanki düşmanıymış gibi davranan taraftarlarımıza,

Hepimize yazıklar olsun ulan...

Kadıköy'de Golsüz Akşam


FENERBAHÇE: 0 - TRABZONSPOR: 0
Stat: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu
Hakemler: Bünyamin Gezer xxx, Serkan Ok xxx, Cem Satman xxx
Fenerbahçe: Volkan Demirel xxx, Gökhan Gönül xxx, Lugano xx, Edu xx, Roberto Carlos xx, Deivid xx, Selçuk x, Emre x, Uğur x (Dk. 46 Kazım x), Alex xx (Dk. 64 Josico x), Güiza x (Dk. 83 Semih x)
Trabzonspor: Sylva xxx, Serkan xx, Song xx, Egemen xx, Cale xx, Hüseyin xx, Colman xxx, Selçuk xx (Dk. 90 Ceyhun ?), Yattara xx (Dk. 90 Tayfun ?), Umut xx (Dk. 76 Isaac x), Gökhan x
Sarı kartlar: Dk. 63 Hüseyin, Dk. 65 Cale (Trabzonspor), Dk. 71 Selçuk (Fenerbahçe)

Bayan Basketbol'da Enteresan İşler

Zafer Kalaycıoğlu'nun kulübe ihtar çekmesi ile yaşanan anlaşmazlık sonrasında basketbol takımının yeni antrenörü Haydar Kemal Ateş oldu. Olaylar çok hızlı geliştiğine göre galiba önceden yaşanan fakat basına yansımayan durumlar vardı. Amatör branşları yakından takip edenler daha bilgilidir bu konuda.

Fakat ortada şöylede ilginç bir durum var, Zafer Kalaycıoğlu'nun Bayan Basketbol Takımındaki antrenörlük görevi resmi olarak halen devam ediyor. Resmi site böyle bildiriyor olayı. Yani, yeni hoca Haydar Kemal Ateş, Zafer Kalaycıoğlu'nun üzerine getirilmiş durumda. Galiba Zafer Kalaycıoğlu'nun Galatasaray'a geçmesi durumu ciddi ve bizim yönetimde tazminat ödemeden gitmesi için böyle bir yola başvurmuş durumda.

Ortada ilginç bir durum var, bakalım devamı nasıl gelişecek.

24.01.2009

İşte Fener İşte Lider

Yarın için liderlik şansımız yok fakat mutlaka kazanmamız gereken bir Trabzon maçı öncesi günün anlam ve önemine yönelik geçmişten bir maç,

1988-89 sezonu. Tarihi maçların yaşandığı, gol rekoru kırılarak şampiyonluğun kazanıldığı sezon. Anlatılanlara göre o zamanki adıyla Fenerbahçe Stadı’nın tribünlerini dolduranlar gol yediğimizde üzülmezlermiş. Ardından yağmur gibi atacağımız golleri izlemeye koyulurlarmış. Dile kolay 103 gol.Kupadaki 3-0’dan 4-3’lük tarihi zafer de o sezon kazanılmıştı.

Tarih 5 Mart 1989. Türkiye 1. Futbol Ligi’nin 26. haftası. Liderliği kaybetmiş bir Fenerbahçe için galibiyetten başka şans yok. Rakip Trabzonspor. Fenerbahçe’nin başında Veselinoviç, Trabzonspor’un başında Şenol Güneş var. Fenerbahçe için tek hedef galibiyet ve liderliği yeniden kazanmak. Aykut ve Rıdvan’ın ikişer, Turan’ın bir golüyle sahadan galip ayrılan taraf Fenerbahçe. Skor ise 5-1. Trabzonspor’un lig tarihinde 5 yediği ilk maç olarak tarih sayfalarında yerini alıyor bu maç. Ayrıca Fenerbahçe ve Trabzonspor arasındaki en farklı skor olma özelliğini de korur bu maçın sonucu. Ama en önemlisi liderlik yeniden elde edilmiştir. Ve 103 golün belki de an anlamlı 5 golüdür. Rıdvan’ın düşe kalka attığı gol pek çok insanın hafızalarına kazınmıştır.


SERT

23.01.2009

Zafer Hoca

Başarıdan başarıya koşan bayan basketbol takımının antrenörü Zafer Kalaycıoğlu, 2 ay gibi bir süredir alacaklarını alamadığı için kulübe ihtarname çekmiş. Gerçekten inanması güç bir olayla karşı karşıyayız. En son ne zaman bu tip bir sorunla manşetlere konu olduğumuzu ben hatırlamakta zorlanıyorum. Bu haberi sıcağına sıcağına “kurumsal yapımızda sıkıntılar mı baş göstermeye başladı” şeklinde yorumlamak çok büyük acımasızlık olur. Küresel krizin bütün dünyayı kasıp kavurduğu şu aylarda bence normal bir durumdur bu.

Bu noktada Zafer Hocam’a birkaç sözüm olacak. Zafer Hoca yedi senedir bu takımın başında. Yedi senelik bu mutlu evliliğin bu şekilde bitmesi pek hoş olmaz. Bitmesi diyorum çünkü bana göre bu saatten sonra Fenerbahçe Zafer Kalaycıoğlu ile yapamaz. Tabii işin içinde bilmediğimiz başka durumlar yoksa. Ancak ne olursa olsun şu camianın ihtarnameye gerek duymayacak kadar kredisi olmalıydı hocamızın gözünde. Ezeli rakibimizin sporcu ve antrenörlerinin geçen senelerde yaşadığı durum ve takındıkları tavır ortada. Ben açıkcası böyle bir haberi duyunca derinden üzüldüm. Rakiplerimizi ise gülümsetip mutlu ettiğinden eminim.

Zafer Kalaycıoğlu ne kadar başarı elde etmiş olursa olsun eğer bu ihtarname olayı gerçekse adamlık sınavından kalmıştır benim gözümde. Allah yolunu açık etsin.

SERT

21.01.2009

Kolbastı Carlos





Fotoğraflar bugünkü antremandan...

Trabzon maçına kolbastı hazırlıkları bunlar. :)

Tribünler Adına Güzel Bir Gelişme

Sezon başından beri tribünler hakkında yaşanan gelişmelerin hepimizi üzdüğü, verilen haksız cezalar karşısında insanların nasıl çaresiz kaldığı konusunda defalarca yazdık, tartıştık. Bu tatsız olayların doruk noktası sezon başında MTK maçında yaşanan kavga sonrası Sefa Abi başta olmak üzere GFB'nin sevilen, saygı görülen isimlerine verilen cezalar olmuştu. Maratona geçiş sürecinde gerilen ortam bu cezalar ile dahada gerilmiş, tam duruldu derken bu sefer KFY'dan herkesin sevdiği, saydığı isimler ceza almıştı. İşte böyle bir ortamda bazen insanı sevindiren gelişmelerde olmuyor değil.

Haksız şekilde ceza alıp, stadyuma girişi yasaklanan Sefa Abi'nin cezası mahkeme tarafından iptal edilmiş durumda.

Kaldırılan bu ceza şu an için Türk tribünleri, taraftarları açısından çok önemli bir anlam taşıyor aynı zamanda. Tribün terörünü engellemek adına hak hukuk gözetmeden önüne gelene verilen cezalara itiraz edince en azından bir sonuç alınabileceği örneği var önümüzde. Umarım bu sonuç hala devam edern diğer davalar içinde bir örnek teşkil eder.

Yok Artık Asr-ı Fener


Haftabaşında Hürriyet'ten Vahap Munyar'ın köşesinde görünce böyle bir eserden haberim oldu. 35 kilo olduğunu okuyunca heralde yazım hatası var dedim. Tabi resmi sitede tanıtım fotoğraflarında bu eseri görünce "yok artık dedim". Resmen ilkokula giden bir çocuk boyutunda Fenerbahçe Tarihini hazırlamış 1907 Derneği. Tanesini 2500 Euro'dan satacaklarmış. Bu da 2007 tane kitaptan 5 milyon dolarlık bir gelir eder neredeyse.

King Santillana'nın dediği gibi kitabın acilen herkesin ulaşabileceği şekilde piyasaya sürülmesi gerekiyor. İçinde mutlaka daha önce hiç duymadığımız, görmediğimiz bilgiler,resimler vardır ve bunun birşekilde herkese ulaşması lazım.

19.01.2009

Gereken Yapıldı

Ve kaldılar. Takımımızın renkleri, artık içimizden biri olan, Alex De Souza ve Roberto Carlos, sözleşmelerini uzattı.

Yönetimimiz seneler sonra ancak kazanabildi bu tecrübeyi ve devre arasında sözleşmesi biten önemli oyunculara imza attırdı sezon sonuna bırakmadan. Gerçi buna ben kazanılan tecrübe diyemiyorum. Çünkü daha çok seçim öncesi atılan garanti bir adım gibi geliyor bana. Taraftarın en basit maçta bile tezahürat sıralamasında ilk ikiye koyduğu, dünya çapındaki bu yıldız oyuncuların durumunun Mart’a kadar belirsizliğini koruması sanırım yönetim için felaket olurdu.

Kişisel fikrim Roberto Carlos’un yaşı ne olursa olsun hala takıma maç içinde müthiş fayda sağladığı. Adaleleri hala kuvvetli, ikili mücadelelerde ayakta kalıyor. Tecrübesi bile zaten uzun süre daha devam etmesine olanak sağlar. Bir yıllık anlaşma az bile bence.

Alex De Souza için söylenecek fazla kelime yok. Baldırında herhangi bir problem olmadığı ve kafası rahat olduğu sürece bu takımın vazgeçilmezidir. Doktor lakabını boşuna almadı. Dört buçuk sezonda 219 maçta forma giydi ve kaydettiği 100 golün yanında 107 tane asist yaptı. Fenerbahçe tarihinin ilk yabancı gol kralı oldu. 2+1 yıllık anlaşma bence tam ideal olanı.

Kısacası Fenerbahçemiz için hayırlı olsun. Bu sene duraksayan büyümenin devam etmesi için çok önemli bir adım atıldı.

SERT

Gençlerde Oynasa

Maçın bizim için formaliteden ibaret olması, yalancı güneşin havayı ısıtmadığı bir pazar günü maça teşrif eden sayısınıda doğal olarak etkiledi.Taraftar kısmı gençler oynar diye düşünürken, Aragones daha farklı düşünmüş olmalıydı çünkü sahaya sürdüğü takım as takımdı. Eskişehir'in on kişi kalmasından sonra çok rahat bir şekilde sonuca gittik. Gerçi kırmızı kart pozisyonu olmasada maçı birşekilde kazanırdık fakat bu kadar rahat olmazdı.

Aragones gençlere, yenilere şans verir dedik, fena halde yanılmışız.Bu transferler böyle maçlarda oynamazsa hangi maçta oynayacak diye sormak istiyor insan doğal olarak. Maçtan sonra bir basın mensubu bunu "dan" diye sormamışta, dolaylı yoldan haftaiçi izlediği PAF maçını sormuş Aragones'e.

"Türkiye'de bazen genç oyunculara çok daha geç forma şansı veriliyor. Ben o gün çok yetenekli oyuncular gördüm. O oyunculara daha erken yaşlarda Süper Lig'de oynayacak kıvama getirmek için daha erken zamanlarda şansları vermemiz gerektiğini düşünüyorum."

Cevap aynen bu şekilde, gençlere şans verilmesi gerektiğini söylüyor Aragones. Bende aynısını düşünüyorum fakat onlara şans vermek benim elimde değil, Aragones'in elinde. Çelişkili bir durum var ortada.

Tribünlerin durumu bildik konu zaten. Böyle maçlarda ortaya çıkan tek farklı durum ise stadyum boş olduğu için sesin daha güzel yankı yapması durumu. Telsim'le karşılıklı yapılan mehter ve "Sensiz Hayat" akşamın güzel hareketleriydi.

FENERBAHÇE: 3 - ESKİŞEHİRSPOR: 0
Stat: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu
Hakemler: Deniz Çoban xx, Murat Şahin xx, Asım Yusuf Öz xx
Fenerbahçe: Volkan Babacan xx, Gökhan Gönül xxx, Lugano xxx, Edu xx (Dk. 68 Önder xx), Roberto Carlos xx, Deivid xxx, Emre xx, Selçuk x (Dk. 29 Deniz xx), Uğur xxx, Alex xxx, Güiza xx (Dk. 57 Semih xx)
Eskişehirspor: Ivesa xx, Koray x, Nadarevic x, El Saka xx, Emre Özkan x, Youla xx (Dk. 82 Selçuk x), Emre Toraman x (Dk. 46 Poljak x), Bülent Ertuğrul xx, Bülent Kocabey x (Dk. 32 Serkan x), Serdar xx, Batuhan x
Goller: Dk. 28 Alex, Dk. 52 Deivid, Dk. 87 Roberto Carlos (Fenerbahçe)
Kırmızı Kart: Dk. 26 Emre Özkan (Eskişehirspor)
Sarı Kartlar: Dk. 23 Emre Özkan, Dk. 31 Bülent Kocabey (Eskişehirspor)

16.01.2009

100 Yıllık Rekabet

Türkiye'de futbola anlam veren iki büyük kulübün arasında yaşanan ezeli rekabetin yüzüncü yılını kutluyoruz. Tam yüz yıl önce 17 Ocak 1909'da Papazın Çayırı denilen, şimdi ise devasa bir stadyumun yükseldiği yerde tohumları atıldı bu rekabetin. Aralarında sayısız maçlar yaptılar, kazandılar, kaybettiler, yeri geldi en güzel dostluk örneğini sergilediler, yeri geldi birbirlerine düşman oldular. Fakat ne olursa olsun her zaman için Türkiye'de futbolun öncüsü oldular.

O rekabet bugün öyle bir hale geldiki salonlara, havuzlara, kürek yarışlarına bile heyecan getirdi, hayatın her alanında yer aldı.

Fakat çok önem verdiğimiz, bazen şampiyonluklardan bile değerli kıldığımız derbinin 100. yılına yakışır hiçbirşey yapmadan bu anlamlı günü geçiriyoruz. Keşke bir maç, keşke bir anma olsaydı.

Keşke...














15.01.2009

Bitse de Gitsek

Kayseri'de yapılan stadyum malumunuz. Herkes merakla tamamlanmasını bekliyor artık. Gönüllerden İspanya maçı ile açılmasını geçiriyordu futbolseverler ama federasyon bu maçı inşaat yetişmez rezil oluruz diye düşünmüş olacak ki, Ali Samii Yen'e verdi. Maçı Kayseri'ye vermeme kararları işin içinde UEFA kriterleri olunca doğru olabilir fakat Sami Yen'e verilmesi konusunda sabaha kadar tartışabiliriz. Neyse...

Bugün Kayseri Onursal Başkanı Mehmet Özhaseki stadyumun Fenerbahçe maçına yetişebileceğini söylemiş. Mutlu olduk, heyecanlandık tabi. Hemen TFF'den fikstüre bakıyoruz, Kayseri deplasmanı 6 Mart haftasına denk geliyor.

Şöyle şu stad yetişse, maç cumartesi olsa bizde deplasman tribününü ilk ıslatan taraftarlar olsak, tadından yenmez...

Not: Fotoğraf tribundergi'den alıntı. Forumdaki arkadaşlarda wowturkey'den almışlar. Bu muhteşem fotoğrafın sahibi wowturkey'den Alpaslan Bey yani.

Meşhur Eskişehir Deplasmanı


Tribündergi'den Canadian Ağabeyin anlatımıyla o meşhur Eskişehir deplasmanı. Ellerine sağlık....

"Fenerbahçe'nin 5 kupayı birden kazandığı yılda, semtin Kalamış apartmanında dünyaya gelmiş olmam, nüfus cüzdanımın köy-mahalle kısmında FENERBAHÇE yazması rahmetli İslam ÇUPİ'nin dediği gibi bir ilahi tesadüf müdür, yoksa bir büyük nimet mi? Bilinmez...Ama semtte doğup da başka takım tutmak ne mümkün !

Çocukluk yıllarımız Fenerbahçe' mden uzak ve Hürriyet gazetesinin Avrupa baskısının zamanında gelmesine bağlı olarak ve babadan bolca dinlediğimiz Fenerbahçe hikayeleriyle geçti doğal olarak. Hiç görmediğimiz, posterlerden aşık olduğumuz takımdı Fenerbahçe...Rahmetli Yılmaz Şen'in göt stoplarıyla rakip tribünleri çıldırtmasını, Can Bartu'nun ezeli rakip sağbekine attığı bacak arasından sonra geçmeyip rakibin dönmesini beklemesini ve sonra bir bacak arası daha atıp, adamın suratına bakarak kasıtlı olarak topu taca atmasını dinledik yıllarca. Görmeden aşık olduk sana Fenerbahçe'm... Mayıs aylarında aile doktorumuz Holtsman'dan bir mazeret izni ayarlayıp seni seyretmeye geldiğim 2-3 maçı nasıl unuturum?

Gurbet yılları bitip 1983'te yurda döndüğümüzde, yarım yamalak Türkçe'mizle yol yordam bilmeyiz düşüncesiyle, elimizden tutmasa da babamız getirdi ilk adam gibi maçına beni... Dün gibi aklımdadır o gün. Kapalı tribünde saatler süren kuyruk, bolca itiş kakış ve nihayet canımız çıkarak kendimizi içeri atış... Çokları gibi açık tribünde başlamadı benim taraftarlığım. Direkt kapalıdan girdik olaya. 1-2 defa daha babamızla geldikten sonra, artık yol yordam öğrendiğimize kanaat getirilince, kendim gelmeye başladım. İlk dönemler çoklarına komik gelen aksanımdan dolayı çok çabuk arkadaş buldum tribünlerimizde. Hala görüştüğüm kadim dostlarımı buldum kapalıda. Kimine göre acınacak, kimine göre gururlanılacak bir olay. Ben ikincisini tercih ettim hep. Sonraları biraz palazlanınca deplasmanlara da gitmeye başladım. İlk deplasmanım en ilginci ve olaylısı oldu : Eskişehir... Bugün hala dillere destan olan müthiş cenk...

Sabahın erken saatlerinde 9-10 otobüs ulaşmıştık Eskişehir'e. Uzun süren yada bize çok uzun gelen yolculuktan sonra şehre iner inmez tezahürata başlamıştık. Biraz zaman geçtikten sonra üzerimize taşlar gelmeye başladı. Ama çok abartı değildi. Birkaç dakika geçtikten sonra ise inanın gökyüzünü görmek mümkün değildi. Taş deyip sizi de yanıltmayayım. Hepsi kaya büyüklüğündeydi. Epeyi bir panik oldu taşların bazıları isabetli olunca. İstanbul derbilerinde de taşlama olurdu ama bu kadar uzun süreli ve aralıksız değil. Otobüslerin arkasına saklandık mecburen. Eninde sonunda tükenecekti taşlar.

Nihayet taşların şiddeti azalınca ortaya çıktık. Eskişehir'lilerde artık görülebilir mesafedeydi ve hava iyice aydınlanmıştı. İstanbul'da olsak herkes bir sefer önceden rakibini yada intikam alması gerekeni bilirdi. Yahut kime dokunulamayacağını... Ama burada böyle bir durum mevzu bahis değildi. Kimseyi tanımıyorduk. Es-eslilerden gelen taşları iade ettikten sonra kendini müdafaa için teçhizat çıkarmaya başladı.

Rakiple aramızda uzak sayılabilecek mesafe karşılıklı olarak kapatıldı ve cenk başladı. Ben önceleri çok gerilerde kaldım. Bunun sebebi bilinmezliğin verdiği korku sanırım bugün geriye dönüp baktığımda. Kaçmam gerekse nereye kaçacağımı bilmiyorum. Saklanacak yer arasam nereyi bulacağım...Neticede şehrimiz değil.

Açıkcası bilinmez bir yerde bir an evvel bitsin diye içimden geçiriyorum , yalan yok. Amaaa ne zaman ki çok sevdiğim bir arkadaşım yaralandı tüm bu düşünceler aklımdan uçtu gitti. İstanbul'da olduğu gibi davranmaya başladım. Hani, kaybedecek bir şeyi olmayan insanlar gibi...

Bir ara taarruza kalktı bizimkiler. O dakikaya dek ortada geçen cenk bir anda lehimize döndü. Eskişehirliler çekilmek zorunda kaldı. Tam o esnada jandarma geldi. Cemse cemse asker indi ortalığa. Ve başladı bize copla dalmaya. İnanın eskişehirli size o kadar vuramaz yani. Bazen arkadaşlarla konuşuyoruz "ilk copu ne zaman yedin?" falan diye herkes bir şey anlatıyor. Ben çok cop yedim ama eskişehir'deki eğer copsa diğer hepsi hiçbir şey değildi. Bizden çok bayılan oldu dayaktan. O sırada etrafta tek bir eskişehir'li kalmamıştı. Akabinde polisler geldi. Etrafta bulunan ne kadar adam varsa ( bunların hepsi fenerli oluyor haliyle ) başladı hem coplamaya hem de otobüslere tıkmaya. Bende jandarmanın tekinden öyle sağlam 4-5 cop yemişim ki bacağıma yerden kalkamıyorum. Birde üstüne polisten aynı bacağa tekme yiyince gözümden yaş geldi. En az 150 kişi içeri aldılar bizi. Kafası patlayanları hastaneye bile götürmediler. Biz kodeste tampon yaptık birbirimize ! Tüm ambülanslar eskişehir' lileri taşıdı. Zaten onlardan içeride 3-5 kişi vardı. 1 saat kalmadan da hepsi ellerini kollarını sallayarak çıktı, gitti.

İçerisi kan kokusundan berbat haldeydi. Çoğumuz es-eslilerden değil jandarmadan yaralandık. Ne tıbbi bakım ne bir şey. Maça giremeyeceğimizi çözmüştük. Ama hakkımızda dava açıldı. Yönetim bizi anarşist ilan etmiş üstüne birde ! Onlardan habersiz gitmişiz, biz fenerli falanda değilmişiz ! Anarşistmişiz !Vay be...

Eve çürük bir bacakla ama daha kötüsü terkedilmişlik duygusuyla döndüm. Sahipsiz kalmanın ne olduğunu bildiğini zannedenler inanın bilmiyorlar. Biz maalesef öğrendik.

Yağmur çamur demedik
Her maçına geldik senin
Es-eslerde yalnız kaldık
Helal olsun Tahsin Kaya
Biz mahpusta yatarken,
Sen nerdeydin Tahsin Kaya...

O maç benim yaşadıklarım içinde tektir. İstanbul'da da çok kavgaya girmiştim o güne dek. Ancak neredeyse topyekün bir kente karşı hiç savaşmamıştım. Üstelik tanımadığın bir kentte. O güne dek karşımızda 300-400 beşiktaşlı çıkardı. Galatasaraylı daha da az. Hakkını teslim etmek lazım es-es çok sağlam çıktı karşımıza. Sadece sağlam değil sayıca da epeyi fazla. Ama mahçup olmadık. Kora kor, göğüs göğüse çarpışma oldu. Eğer mutlaka bir galip lazımsa bizdik. İstanbul'da bunun onda biri bile olmazdı. Gece bir sen kovalarsın bir karşıdakiler. Herhangi bir taraftan çok zaiyat verilirse dellenilir belki bu kadar olmasa bile girişilirdi. Es-es maçı tribünde ilktir ve hala tektir her bakımdan. Sonraki haftalarda sakarya'da polis ve az sayıdaki taraftar bize saldırmaya kalınca " burayı es-es'ten beter ederiz" dediğimizde karşımızdakiler durmuştu. O kadar söyliyeyim, gerisini siz hesap edin ...

Saygılarımla,"

Voleybolcularımız Bir Üst Turda


Fenerbahçe 3-2 CSKA Sofia

12.01.2009

Kongrede Oy Hakkınız Olsa

"Yarın seçim olsa kim ne kadar oy alırdı" temalı anketleri incelemek hoşuma gider. Birde bu anketler "iki ay önce şöyleydi şimdi böyle" diye hazırlanmışsa tadından yenmez. Ne kadar sağlıklı sonuç verdiği, anketin hangi bölgelerde yapıldığı çok tartışılsada insana bir fikir verir sonuçta.

Şimdi blogda oturupta yaklaşan yerel seçimler için Kadıköy Belediyesini kim alır diye siyasi parti anketi yapacak halimiz yok. Bizi ilgilendiren Mayıs ayında yapılacak olan kongre. Adaylığını kesin olarak açıklayan, elinde projeleri ile ciddi olarak ortaya çıkan adaylar olmasada Fenerbahçe'yi takip eden herkes bu seçimin tek adaylı geçmeyeceği yönünde hem fikir. Adaylıkları ve kendileri çok tartışılır olsada Aziz Yıldırım dışında şimdilik iki isim daha var elimizde ve bunları bir ankete koyalım istedim. Belki kongreye kadar her ay düzenli şekilde nabız yoklarız buradan.

Soru basit, kongrede oy hakkınız olsa kime oy verirdiniz?

Anket yanda...

Eğer bu yazıyı fenertribun.org sitesinden okuyorsanız, okuduğunuz tüm yazıların çeşitli Fenerbahçe bloglarından kopyala-yapıştır yöntemiyle çalıntı olduğunu, Emre Unan'ın veya siteyi hazırlayanın her kimse hırsızın önde gideni olduğunu bilin.

Büyük Kaptan!!!

Dün Tokatspor maçı yazısında Emre'nin kaptanlık pazubandını taktığına hiç değinmemiştim. Olay hakkında yazmamam gözden kaçırdığım için değil(dikkat çekmemesi olanıksız bir hadise ne de olsa) sadece sürekli olarak aynı şeyleri eleştirmekten sıkıldığım içindi. Bugün konu hakkında diğer bloggerların yazılarını okuyanca en az bir iki satır karalamam gerektiğine karar verdim.

Ya yönetime, ya takıma ya da futbolculara bir şekilde kızıp eleştiriyoruz. Bu sezon kötü yürüyen herşeyden artık ne kadar sıkıldıysam Emre'nin kaptanlık mertebesine erişmesi nedense beni hiç şaşırtmadı, beklenen birşeydi sonuçta. Hatta bu kaptanlık olayı acısız bir şekilde gerçekleşti diyebilirim. Sadece maç sırasında içim burkuldu, bu kadar kolay mı dedim. Kolay olduğunu elbette biliyordum çünkü arkasında anlı şanlı Aziz Başkan vardı ve Emre'de onun manevi oğlu sayılırdı. Kaptanlık Emre'ye değilde kime yakışacaktı? Uğur'a jest olsun diye verilen kaptanlık Gökhan'a mı yakışacaktı Edu'ya mı veya geride kalanlara mı?

Dergiye röportaj verip Lefter gibi, Can Bartu gibi unutlmaz olmak istediğini her fırsatta dile getiren Emre artık koşar adımlarla ilerliyor "efsane" olmak için. Biz ise burada,tribünde boş yere kendi kendimize dövünüyoruz.

Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.

Ankaragücü Resmi Sitesi

Ankaragücü'nün resmi sitesinden direkt olarak alıyorum.

"Ankaragücü Spor Kulübü masörü görevinden ayrılmıştır. Gençlerbirliği Spor Kulübü'ne duyurulur.

Bu tip görevden ayrılmalar oldukça Gençlerbirliği Spor Kulübü bilgilendirilecektir."


Burası resmi site ve bildiri aynen böyle. Ankaragücü yönetimi sözleşmesi biten oyuncularına gösterdiği aşırı ilgiden dolayı Gençlerbirliği'ne çok ince ve bence süper bir mizah anlayışıyla gönderme yapıyor. Son olarak devre arasında Cem Can'ı renklerine bağlayan Gençlerbirliği'ne tepkilerini belki bir resmi siteye yakışmayan bir ciddiyetsizlikle anlatmışlar ama bence çok tatlı bir gönderme olmuş. Ne dersiniz,iş ahlakı yerlerde sürünen bizim resmi siteden de Beşiktaş'a böyle bir gönderme olur mu? Dolaylı yoldan da olsa bütün eski Fenerbahçeliler oraya gidiyor.

SERT

11.01.2009

Tokat'ta Çok Güzel Hareketler


Türkiye Kupasının gereksiz olan gruplu sisteminin belkide en güzel, en anlamlı maçıydı Tokatspor maçı. Daha önce takımın hiç gitmediği bir şehir olan Tokat'ta bulunan Fenerbahçe'li başka ne istesin? Tuttuğu takım şehrine gelmiş ve maçı kazanmış. Maçtan önce Roberto Carlos ve Alex'in neden götürülmediğine tepki göstermiştim "yıldızları kaçırmanın anlamı ne" diye. Fakat takım sahaya çıkarken tribünlere formalar atarak öyle bir jest yaptıki, bence Carlos'un, Alex'in orada olmasından daha anlamılı bir hareketti bu.

Yoğun kar altında oynanan maçta Selçuk Dereli kendinden bekleneni boşa çıkarmayarak kendisini neden bu kadar çok sevdiğimizi bir kez daha göstermiş oldu. Kazım'ın golüyle kazandığımız maçla beraber gruptan çıkarak çeyrek finale kalmış olduk.

Bu sezon FTK mücadelesi bakalım nereye kadar devam edecek?

TOKATSPOR: 0 - FENERBAHÇE: 1
Stat: Gaziosmanpaşa
Hakemler: Selçuk Dereli xxx, Neşet Merdin xxx, Ömer Faruk Yeşil xxx
Tokatspor: Mehmet xx, Taner Savut xxx, Gökalp xx, Fatih xx, Şamil xx, Şahin xx, Ahmet Turan xx (Dk. 83 Sinan xx), Mustafa Ceviz xx (Dk. 75 Mahmut xx), Adem xx (Dk. 46 Ersan xx), Bülent Karaman xx, Evren Odyakmaz xx
Fenerbahçe: Volkan Babacan xxx, Gökhan Gönül xxx, Lugano xxx, Edu xxx, Vederson xxx, Josico xxx, Kazım xxxx, Uğur Boral xxx (Dk. 60 Ali Bilgin xx), Emre xxx (Dk. 78 Deniz xx), Deivid xxx, Güiza xxx (Dk. 64 Burak Yılmaz xx)
Gol: Dk. 9 Kazım (Fenerbahçe)
Sarı kartlar: Dk. 55 Ersan, Dk. 89 Evren Odyakmaz (Tokatspor), Dk. 66 Burak Yılmaz, Dk. 71 Lugano (Fenerbahçe)

9.01.2009

Yakıştıramıyorum

Bobiler.org'dan fırlamış gibi duran bu Photoshop çalışmasını fenerbahce.org'a yakıştıran varsa beri gelsin. Olmuyor işte, yakıştıramıyorum böyle bir çalışmayı resmi siteye. Ya layıkıyla yapın şu işi ya da hiç yapmayın. Kendinizide, bizide küçük düşürmeyin.

Haber ve kullanılan resim burada.

8.01.2009

Şarapçı Seni


Çılgın kardeşime selam olsun. Gel sende iki satır birşeyler yaz blogda, konuşma yaparsın bizlere :)

Fenerbahçe - Bursaspor


Fenerbahçe 2-0 Bursaspor
Goller: Dk. 42 Selçuk, Dk. 84 Roberto Carlos

6.01.2009

Bol Bol Adınızı Haykıralım

Formaya layık olun, yüreğinizle oynayın bizde adınızı haykıralım Gökhan diye, Abdülkadir diye.

4.01.2009

Richie Rich Tarzı Taraftar

Faik Gürses denilen gazeteci maçlara sadece zengin taraftarların gelmesini sağlarsak tribün terörünün önüne geçeriz diye buyurmuş. Eh be Faik Gürses, bu zenginlik nereye kadar devam edecek böyle? Futbol eninde sonunda ait olduğu yere geri dönmeyecek mi? Dünya ekonomik krizle boğuşurken sen hangi mantıkla çıkıp pahalı bilet, zengin taraftar görüşünü savunabilirsin ki? Türkiye'de biletleri dahada pahalı yapsan fazladan kaç bin kişiyi stadyuma çekebileceksin. Doğrudur sorun var ama çözümü bu değil.

Haberden olduğu gibi alıyoruz;

"Eskiden spor yazarları ile taraftarlar arasında sevgi bağı bulunduğunu da ifade eden Gürses, bugün gelinen noktada dostluk adına bir şeyin kalmadığını, bunun yerini ise darp, taciz ve şiddete maruz kalan muhabir ve yazarların mevcudiyetinin aldığını belirtti."

Her haftasonu çıkıp saçma sapan konuşursan arada ne sevgi kalır, ne saygı!!!

“Ucuz insan politikası, tiraj ve reyting korkusu, değişen patronaj, spor servisi sorumlularının tutumları, tiraj almak için yapılan taraflı yayınlar, yoldan geçen insanların gazetelere alınması, spor yazarı olmamasına, kültür ve eğitim noksanlığı içinde bulunmasına rağmen her yönden insana yazar kılığı altında yazı yazdırılması bu duruma neden olmuştur. Artık herkesin savunabileceği, taraflı bir kulübü ve gazetesi vardır. Başkan ve yönetici bile basın toplantısında soru soran muhabire 'sen falanca kulübün sorumlususun, taraflı soru soruyorsun' diye yanıt vermektedir.”

Bu adamları yazar yapanda taraftar mı? Her hafta çıkıp televizyonda şaklabanlık yapan, ortalığı gerende taraftar öyle değil mi? En azından başında bulunduğun Doğan Haber Ajansı Spor Servisinin yediği haltlar ve gazetelerindeki yazarlara bir bak.

Richie Rich tarzı taraftar lazımmış, hadi kardeşim ordan!!!

3.01.2009

Futbolcu Düğünü

Emre Belözoğlu'nun Recep Tayyip Erdoğan ve Aziz Yıldırım şahitliğinde evlendiğini tarihe not düşelim, hemen esas konu olan futbolcu düğünü hadisesine dalalım.

Nedir kardeşim bu futbolcu düğünü olayı?

Tamamen evlenen topçunun çevresine, oynadığı takıma göre davetli listesi hazırlanır. Takım arkadaşları, rakip takımdan dostları, futbol camiasının önde gelenleri, gazeteciler, devlet erkanı katılır genelde. Kız tarafının davet kriteri nedir bilemiyorum. Er kişi İstanbul takımlarından birinde oynuyorsa genellikle düğüne harcanan para mühim değildir. Gösteriş olmazsa ne anlamı kaldı o düğünün veya kibarcası ile evlilik töreninin. Basmak lazım parayı. İnsan kaç kere evleniyorki?

Basında mutlaka hazır bulunmalı düğünde. İstemem yan cebime koy hesabı iki tarafında birbirine ihtiyacı vardır ne de olsa. Futbolcunun dosta düşmana duyurma ihtiyacı devreye girer burada, basında taraftarın ilgisinden doğal olarak faydalınır.

Buraya kadar yazdıklarım üç büyüklerde oynayıp, o dönem içinde evlenen, kalburüstü topçuların düğünleri için geçerli.Birde madalyonun öbür yüzü var, orda başrolde İsmail Güldüren oynuyor.

Fenerbahçe'de oynarken evlenen en son isim İsmail Güldüren olmalı. Gerçi o da sadece antreman futbolcusu olarak kaldı ya bizim takımda neyse. Düğününe kimse katılmamıştı yönetimden ve takımdan. Garibime gitmişti, üzülmüştüm. Belliki sevmemişler adamı takım içinde, yalnız bırakmışlar. Düğünü İnegöl'de yapması etken desem kaç saat sürerki İstanbul'dan İnegöl? Ayıp etmişler.

Not: O değilde Emre'nin düğüne Hagi katılmadı mı ya?

Kazanmak Gerekir

Ne olursa olsun derbidir, kazanmak gerekir. En azından mücadele etmek gerekir.

Galatasaray 78 - 62 Fenerbahçe

kfy96.com Açıldı

Eksiklerine rağmen güzel olacak gibi duruyor. Özellikle resimler bölümü şu an için çok güzel olmuş. Şiddetle tavsiye edilir. Buradan buyrun.

2.01.2009

Kadıköy'de Konfeti Yağmuru


Yükleyen turkay76
Kadıköy'den unutulmaz bir maç daha. Sene 2001, o meşhur Gaziantep maçının sezonu yani. Artık iş son noktaya gelmiş, sırada şampiyonluk var. Ligin 33. haftasında Kadıköy'de Bursaspor'u ağırlıyoruz. Şampiyonluk yolunda rakip Galatasaray. Galatasaray'da o hafta ligin flaş (ne flaşı şampiyon oluyordu adamlar) ekibi Gaziantep'e konuk oluyor. Şampiyonluk için bizim kazanmamız, Galatasaray'ın ise puan kaybetmesi gerekiyor. Gaziantepspor'un şampiyonluğu o hafta itibariyle zor ama ŞL şansı devam ediyor. Kadıköy saatler önce dolmuş zaten. Maraton'un efsane olduğu dönemler, son maçlara ev sahipliği yapıyor artık.

Kale arkasında kartonlar eşliğinde sarı-lacivert yapılıyor, takım sahaya çıkarken konfetiler atılıyor. Hakemin düdüğüyle maç başlayacak ama o da ne? Birkez daha her yerden konfetiler atılıyor. Bir anda bembeyaz oluyor ortalık. Numaralı tribünün çatısına yerleştirilen görevliler poşetlerin içindeki konfetileri atarak destek oluyor taraftara. O zaman adama "konfeti makinesi diye birşey var abi, ne gerek var bu adamlara" desen döverler heralde. Artık bu arkadaşlar bir ara nasıl gaza geldilerse konfetileri avuç avuç atmak yerine içi dolu poşetleri atmaya başlıyorlar. Aslında güzelde oluyor görüntü açısından. Maksat maçı geç başlatmak. Amacınada ulaşıyor taraftar. Ortaya çıkan görüntü ise senelerce unutulmayacak tarzdan. Belki de Türkiye'de yapılan en güzel konfeti şovu bu maçta yapılıyor.

Maça gelince; ilk yarı 0-0 bitiyor fakat ikinci yarıda Revivo maçı kazandırıyor. Sonuç 2-0. Galatasaray'da deplasmanda Gaziantepspor'u 2-0 yendiği için bizim şampiyonluk turu Samsunspor maçına kalıyor doğal olarak.

1.01.2009

Telegol Yılbaşı


Abzürtlükte son nokta Telegol Yılbaşı Özel
Nesiller boyu aktarılması gereken bir fenomen...

2008'de Fenerbahçe III

EYLÜL

-Roberto Carlos'a Golden Foot ödülü

-Haccettepe deplasmanında yönetime toplu olarak protesto yapıldı.

-Kazım Kanat vefat etti.

-Alpaslan Dikmen'i kaybettik.

EKİM


-Kayseri maçı öncesi protestoya karşı bedava bilet dağıtıldığı söylentileri çıktı, stada paralı askerler sokuldu.

- Arsenal Kadıköy'de 5-2 kazandı.

-Kocaeli deplasmanı öncesi biletleri kulüp alacak denildi, ortam gerildi, taraftar Kocaeli'ye aktı.

-Blogger’a yasak geldi.

-Rambo Avrasya Maratonunu kazandı.

KASIM

-Aragones "takım hiç bu kadar kötü olmamıştı" diyen basına "Mayıs’ta görüşürüz" dedi.

-Galatasaray’ı 4-1, Beşiktaş’ı 2-1 ile geçtik.

-"Santos’a Özgürlük" diyen Vamos Bien ve CK kendi özgürlüklerinden oldu, gözaltına alındı.

ARALIK


-Avrupa'ya veda ettik.

-KFY'dan Engin Divrik ve Sarı Hakan'a ilginç cezalar verildi.

-Şadan Kalkavan kongrede aday olduğunu açıkladı.

-Grup CK onuncu yılını kutladı.